Bir önceki yazıda bir nebze de olsa; realiteden uzak değerlendirmelerin ışığında insanlara yanlış bir izlenim çizilen Avrupa toplumu algısından bahsetmiştim.

 

Avrupa’daki kadınlar şeklinde yazdığım zaman veya Türkiye’deki kadınlar şeklinde yansıttığım aman her zaman istisnaların olduğunun farkındayım.

 

Oturmuş bir sistemlerinin olduğunu söylemiştim. Bu sistemin gelenekselci  yapısı, kuşakların birbirinden aşırı kopuk yaşamasını engelliyor.

 

Son 70 yıldır da top ekonomik olarak kalkınma içerisinde olan bu toplumun, kuşaklar arasında büyük ekonomik uçurumlar da yok.

 

Ki bunlar çok önemli, çünkü bir kişinin ailesinin gençken yapabildikleri, çocuklarının hayata bakışını, hayata karşı duruşunu çok fazla etkileyebiliyor.

 

Kendi gençliğinde sahip oldukları, inşa ettikleri ve muhafaza ettikleri sistem sayesinde birçok şey yapabilmiş bir insanın kendi çocuğunu yetiştirmesi ile, bir çok şeyden mahrum bırakılmış inşaların çocuklarını yetiştirmesi malesefki bir değil.

 

Kendileri birey olabilmiş, kendi düşünce sistemlerini, kültürel birikimlerini oturtabilmiş bu insanlar, daha iyisini haliyle çocuklarından da bekliyor. Tabi ki sadece çocuklarından bunu bekleme kalmıyor, aynı zamanda bu beklentilerini gerçekleştirebilmek için çocuklarına fırsat veriyorlar.

 

Bizim ülkede çokça duyduğunuz bir şey vardır: Gavurlarında aile yapısı yok çocuklarını on sekiz yaşına geldiğinde kapının önüne koyuveriyorlar.

 

Aslında olay kişileri kapının önüne koymak değil, kişileri erken yaşta hayat denen olgu ile karşılaştırmak. Bireyselleşmenin çizdiği sınırlar nedeniyle aile yapıları bizimkilerden farklı olabilir ama bu demek değildir ki bir aile yapısı yok.

 

Kız erkek fark etmeksizin çocuklarının isteklerini karşılama yükümlülüğüne girmiyorlar.

 

Oradaki arkadaşım başka bir ülkeye seyahati için para gerektiği zaman bir organizasyon grubunda birkaç haftalık, küçük işlerde çalışarak kendi parasını kazanıyordu. Kendisi 21 yaşındaydı. Bu konu dikkatimi çekmişti yani uçak biletinin ülkeler arası 50 euro ki daha ucuza da bulunabileceği bir yerde neden seyehat etmek için 3 haftasını harcasın ki?

 

Sonuçta birim üzerinden düşünürsek bu gün 50 tl ye ihtiyacın olsa ailenden düşünmeden isteyebilirsin.

 

Kendisine ailenden neden istemiyorsun diye sorduğumda; istedim ama vermediler, dedi. Bu geziyi ben istiyorum, bu kadar kişisel bir şey için para harcamak istemiyorlar, eğer gitmek istiyorsan kendi paran ile gidebilirsin diyorlar, dedi.

 

Aslında bu durumun son 3 yıl yani 18 yaşından beri böyle olduğunu söyledi.

 

Bu aslında çok güzel bir davranış ki insanlar bir şey elde etmenin, karşılıklar içerisinde olması gerektiğini öğrenebiliyor. Beklentiye girmemeyi, bir şey istediği zaman onun için çabalaması gerektiğini ve en önemlisi sınırlarını öğreniyor.

 

Neyi yaparsa, ne kadar kazanç sağlayacağını ve bu kazanç ile ne yapabileceğinin bilincinde olmak, kişileri hayata karşı daha ayakları yere basar hale getiriyor.

 

Kendi kendilerine, her ne kadar kulağa basit de gelse bir iş yapmak, sorunları çözmek ve bu davranışı sürekli hale getirmek, öz güvenlerinin ve kişiliklerinin gelişmesinde çok önemli bir yer ediyor.

 

Bunun bir güzel yanı da şu; toplum içerisinde ilgiyi hak etmeyen kişilere vermekten uzak duruyorlar.

 

Onlarda sosyal medya fenomeni, veyahut aptallık yaparak ünlü olmuş ve kazanç sağlayabilen kişiler yok mu? İllaki var.

 

Kendi değerlerini de korumaya çalışan bir sistemin içinde yetişmiş, birey olmayı öğrenmeye başlayan, kişiler bu kişileri sadece oldukları kişiler gibi görebiliyor.

 

Biz de teşhircilikle ünlü olup televizyona çıkarılıp baş tacı edilen insanlar, onlarda sanal dünyanın dışında da sadece teşhircilikle ünlü olan kişi sıfatıyla hayatına devam edebiliyor. Tabi ki istisnalar vardır. Bu iş bir sektör oldu artık.

 

Toplum içerisinde akademik olarak başarı sağlamış kişilerin değerinin bu dangalaklardan çok daha fazla olduğunu biliyorlar. Tabi burada bir önceki yazıda bahsettiğim, gelir düzeyi düşük insanların da, yüksek insanların yaptığı her şeyin benzerini yapabiliyor oluşu çok önemli.

 

Bu toplum yapısı içerisinde insanlar vasıflı ilginin ve vasıfsız ilginin ne demek olduğunu öğreniyorlar. Toplumda ilgi görmek isteyen kişi, insanların anlık ilgi gösterip sonrasında kendisini önemsiz görmesindense, kaliteli bir şeyler yaparak gerçek ilgiyi almak istiyor.

 

Bu da bireyselleşme içerisinde olan kişilerin daha da ileriye ve iyiye gitmesi için itici bir güç oluşturuyor.

Kuzeyin, Batının, Doğunun, Akdeniz havzasının kendisine özel fenotipik özellikleri var. Kuzeyin sarışın, mavi göze sahip olmasının veya Latin ırkının bel kalça oranın farklılıkları gibi.

 

Kadınlar açısından Güzel olmak aşırı derecede ayrıcalıklı bir şey değil. Bizim ülkemizde ise, mavi haplı arkadaşlarımız sağ olsun, normalden bir tık farklı olan kadın kendisini inanılmaz derece ayrıcalıklı buluyor. Çünkü insanlar kendisine böyle hissettiriyor.

 

Çevrelerinde sürekli olarak güzel kız gören erkekler, bu özelliği üzerine değer atfedilmesi gereken bir olgu olarak görmüyor. Sayısal olarak çok olan bir şeyin özel bir değeri olmuyor. Saf güzellikle bir birlerine karşı da üstünlük kuramayacaklarının farkında olan kadınlar da kendi hiyerarşik değerini oluşturmak için farklı özelliklerini ön plana çıkartıyorlar.

 

Bunu yaparken de yukarıda anlattığım gibi kaliteli ilgi görmek için kaliteli işlere yöneliyorlar. Gelenekselci yapıları da bunu perçinliyor.

 

Öz güveni yüksek olan toplumlarda bireyler kendi varlıklarını kanıtlamak için aykırılık yapma yoluna değil var olanı iyi şekilde yapma yoluna gidiyorlar.

 

Kadınlar arasında spor yapmak yaygınlaşmış bir davranış biçimi, güzel olan kişi vücudunu da en iyi hale getirmek istiyor, genetik olarak o güzellikte olmayan kişi de potansiyelinin en üstüne gelmek için bunu yapıyor.

 

Yemeklerine, kilolarına dikkat ediyorlar. Bizim ülkede ise spor yapıp yemeklerine dikkat etmek bir ayrıcalık.

 

Kıllarını da alıyorlar.

 

Tabi bunlar biey olduğun farkında olan kişilerin top yekün yapabileceği işler. Bizde kendi bireysel farkındalığında olan bir kadın bu basit rutini bile hayatında uygulamaya çalışsa ve kadınlar arasındaki hiyerarşide üste çıkmaya başlasa; kadın hiyerarşisi içerisinde öne çıkmasının bedelini hemcinsleri tarafından, orospu olmak veya bunu erkekler için yapan güçsüz kadın olmak suçlamalarına maruz kalarak ödüyor.

 

Çünkü bizim toplumuz “ Yengeç” toplumdur. Yukarıya çıkan birisini gördüğü zaman ben de kıçımı kaldırayım da şuna yetişeyim demek yerine, onu tutup aşağı çekmeye çalışır. Yengeçler de böyledir. Kovaya koyarsın, çıkmaya çalışanı aşağıya çeker, çekmezle kalmaz kıskaçlarını kopartır.

 

Hem birey olma duygusu hem kaliteli ilerleme isteği gelenekselci yapı ile birleştiği zaman ortaya, toplumsal rollenin farkında olan feminen özellikleri baskın bireyler orya çıkartıyor.

 

Tabi bu biraz kümülatif bir iş, hayatları boyunca etraflarında sayıca bu fikirde insanlar olduğu için bir birlerini anlayabiliyorlar ve çok daha sağlıklı ilişkiler kurabiliyorlar.

 

Cinselliklerini, tabular ardında yaşamadan, bilinçli bir şekilde yaşayabiliyorlar. Her iki cins için de sekse yüklenen anlam azalıyor.

 

Bizim ülkede seks, iğdiş edilmiş erkeklik, havi haplı düşünceler sayesinde, erkeklerin peşinde fino köpeği olduğu, kadınların ise istediklerini elde etmede kullanabileceği bir silah haline gelmiştir.

 

Kişisel ilerleme süreci, yapıcı temeller üzerine oturmuş bu insanlar, sonunda bir çok şey gömüş, kültürel birikimini oluşturmaya başlamış, düşünmeyi öğrenmiş, spesifik ilgi alanlarına sahip kişiler haline geliyor. Komplekslerinden uzaklaşmış ve kaynak taramayı bilmenin vermiş oldukları ile doğru bilgi ile donatılmış kişilerle eğlenceli ve kaliteli sohbet edebiliyorsun.

 

Karışında olan kişi ile 2 saat sohbet ettiğin zaman bilmediğin bir şey öğrenebiliyorsun ve ya sana kendi hayatından güzel bir şeyler anlatabiliyor.

 

Sahi aranızda hiçbir Türk Kadını ile oturup 2 3 saat boyunca dedikodusuz ve ya vasat altı sohbet etmediğiniz bir zamanınız oldu mu? Bizden birileri ile konuştuğunuzda vay be ne güzel sohbetti zamanın nasıl geçtiğini anlamadım ve farklı bir bakış açısı kazandım diyebildiniz mi? Dediyseniz ne güzel çok şanslısınız. Ben diyemedim.

 

İşin başka bir boyutundan daha bahsedelim.

 

Dünyanın her yerinde olduğu gibi mavi haplı düşünceler aşırı derecede pompalanıyor. Bundan etkilenmemek de bilinçli bir yönlendirme olmadan çok zor.

 

Toplumdaki pozitif ilginin yönü kadınlara doğru olduğu için orada da ereklerin hali gittikçe kötüye gidiyor.

 

Tabi ki Avrupa’nın umursamazlığı ve insan hakları ve düşünce özgürlüğü altında kişilere sunduğu seçim özgürlüğü de yönlendirilmeye açık hale getiriyor.

 

Şimdi buraya dikkat edin!

 

Çünkü burada güzel bir paradoks var.

 

Bazı arkadaşlar Kırmızı Hap kurallarına bu tarz kızların olduğu yerde işe yaramaz zannediyor.

 

Çünkü inandırılmış, oradaki kızların melek gibi olduğuna ve gitsen hemen çok iyisi sana kollarını açıverecek.

 

Bizim toplumun dramadan beslendiği adar bu insanlar hayat görüşlerini realitenin üzerine kuruyorlar. Daha önce erkek ve kadın hiyerarşisinin farklılıklarından bahsetmiştim.

 

Yukarıda dediğim gibi erkeklerin davranışlarda mavi haplı olduğu lakin zihniyette bolluk mentalitesini henüz yitirmemesi ve birey olmanın, sınır çizmenin ne demek olduğunu bilerek yetişmeleri ilişkilerindeki çerçevelerini bir nebze korumayı kolaylaştırıyor.

 

Bir çoğu maskülen duruşlarını kaybetmiş vaziyette, çoğu yukarıdaki iki özellikten dolayı halen bir şeyler yapabiliyor.

 

Oradaki kadınlar bizim buradakiler gibi sürekli karşılıksız ilgiye maruz kalmıyor. Hiyerarşinin temelinde ise kadınlarda toplumdan gördükleri ilgi yatıyor.

 

Haliyle bu kaliteli peşinde koşma serüveni onların bu tatmin etmemiş yanını ortaya daha da çıkartıyor.

 

Bu yüzden basit romantiklerden daha çok etkileniyorlar. Hani hasbelkader Avrupa’ya çıkmış bir mavi haplı arkadaşlarınız varsa ve sağlayıcı rolünde bile birilerini elde edebilmişse sebebi bu.

 

Avrupalı erkekler de bu yönü yeni yeni keşfetmeye başladılar. Mavi haplı düşüncelerin etkisi ile bu davranışlarını sergiliyorlar bunlara çok da maruz kalmamış kızlar kısa süreli olumlu tepki verse de bir süre sonra hipergami devreye giriyor.

 

Hipergami, kim olduğuna bakmaz, daima devreye girer.

Bu işin bir de diğer ucuna bakmak lazım, bizim ülkedekine benzer erkekliğin çarpıklaşmasının yanlış anlaşılması var.

Mesela; “Bizim hanzo bir abimiz var, yurtdışına gittiği zaman kadınları götürüyor hep.” cümlesini duymuşsunuzdur.

 

Bu da oradaki erkeklerin maskülen duruşlarını kaybetmesinden dolayı kadınlara farklı gelmesinden kaynaklanıyor.

 

Tam olarak tatmin olmamış hipergami dürtüleri bir anda devreye girebiliyor, fakat bu tarz adamlar da genellikle içten içe öz güvensizlik üzerine bu karakteri oturttukları için, ilişkiler kısa sürüyor.

 

O yüzden siz kendinizi her ortamda kabul görecek donanıma getirin, maskülenitenizi doğru temellerin üzerine oturtun.

 

Bu şekilde yanlış yönlendirmelere kanmadan hayattan istediğinizi alırsınız.

 

Bu yazı Avrupalı kadın tarafından bakarak kıyaslama idi, bir sonraki Türk kadını üzerinden kıyaslama olacak ve bu şekilde bitireceğim.

 

Çok kapsamlı bir şey olduğu için her şeyi yazamıyorum ama bu konu hakkında bir de podcast serisi yapıp tamamlayacağım bir sonraki yazıda görüşürüz.

 

Author

Write A Comment