Gerçeklerden kaçmak…

Kötü gerçekler ile yüzleşmektense, güzel yalanlara sarılmayı yeğleriz. Tabi ki burada “kötü” gerçekler demek yanlış olur çünkü gerçek sizin ona yüklediğiniz anlamdan bağımsız bir şekilde oradadır. Sizden bağımsız bir şekilde var olan, siz onu görseniz de, görmezden gelseniz de var olacak olandır.

Sabah uyandın, sevmediğin bir iş için hazırlandın, sonrasında akşam izleyeceğin filmi, bitirmek istediğin oyunu ve ya diziyi düşündün. Zaman geçti, alışkanlığın bu oldu, kaçırdığın hayatı, yayıldığın koltukta elindeki ekrandan görüyorsun, sonra arkana bir de yastık alıp devam ediyorsun.

Dışarda kaçırdıklarının farkında olarak, günlük rutinine daha fazla tutunmak, içindeki boşluğun giderek büyüdüğünü ve var olmanın anlamını giderek kaybettiğinin bir göstergesi.

Kendinin en iyi versiyonu haline gelmek yerine, dışarıdaki gözlemcilerin onaylayacağı bir konuma ite kaka gelip “yaşasın artık beni yargılamıyorlar” şeklinde görünmez olmayı sen seçtin. Etrafın dokusuna bürünüp hareketsiz kalmak güzel bir kamuflaj yöntemidir, sizi görünmez yapar. Evet, belki hayatta kalırsınız fakat bu pek de yaşayacağınız anlamına gelmez.

Tabi bu kolay değildir, insanların kendisini bu denli sabote edebilmesine her daim saygı duymuşumdur.

Aksi bir duruma ayak uydurmak da zordur.

Ama buna değer.

Gerçeklerden kaçmak; içinizdeki boşluğu, kendi görünmezliğinizi bozmayacak olan şeyler ile doldurma çabasıdır. Kendini, ucuz dopamin yükselişlerinin kollarına bırakma çabasıdır. Kısır döngüye kapıldıkça, hayatı bir kenara bırakıp hayal dünyasında yaşamaktır. Her şeyi hayal edilir ama asla harekete geçilmez. İstediği bir şeye sahip olmanın hayalinin sağladığı ucuz dopamin bile kişiye yeter hale gelir.

Bu hale gelmeniz, maalesef ki, gerçeklerin içinde yaşayan insanların işine gelir. Çevrenizi değiştirdikleri takdirde, tekrar görünmez olabilmek iççin onların istediği şekli alırsınız. Modern kölelik denilen şey de bu oluyor galiba, kendi isteğinle birisinin istediği kişi olmaya çalışmak.

Olduğunuz kişiye, başkalarının çizdiği sınırların sebep olması kadar aşağılayıcı ne olabilir?

Gerekirse acı çekin ama gitmeniz gereken yere ulaşmanızı sağlayacak yolları kendiniz çizin.

Oyun oynamak, gerçek ile mücadele edemeyen kişilerin buldukları sanal düşmanları yenerek elde edilen ucuz dopamin aracıdır.

Fazlasıyla seyahat etmek, gerçekten yeni maceralara açılan kapınız mı? Yoksa bu macera diye adlandırdıklarınız geride bıraktığınız sorunlardan kaçarken karşılaştıklarınız mı?

Sosyal medya, kendinizi değersiz hissetmenize neden olmadı mı? Tüm bu yüzden, güvenli bir alanda benim de hayatım iyi deme yarışına girişmediniz mi?

Hayallerden kaçış tuzağına kapılmanızın bazı nedenleri;

  • Peşinden sizi sürükleyecek hedeflerinizin olmaması, sizi yolunuzdan saptıracak, değeri düşük hedefleri önemli kılar, bu hedeflerin peşinden koşmak size ilerliyorum illüzyonu oluşturur ama aslında sadece zamanınızı çalar.

 

  • Bir sürü fikre, bilgiye sahip olaya rağmen harekete geçmemek, harekete geçmeyi ertelediğiniz her saniye, harekete geçmiş olanlar ile aranızdaki mesafenin katlanarak arttığını unutmayın.

 

 

  • Başarısızlıktan korkmak ki en kötüsüdür, kendinizi kandırmayı içselleştirmeyi sağlar. Sanki çok başarılısınız da bu sefer olamadı izlenimi oluşturur. Kendini kabullenmek ile aşılır.

 

  • Kurduğunuz hayallerin belirlediğiniz hedefler ile uyuşmaması sizi birinci maddeye götürür. Müzik kulağın yoksa, zamanını ünlü bir Rock Yıldızı olarak kendini hayal etmeye harcama.

 

  • Yüksek egoya sahip olmak, kendinizi geçekçi değerinizin üzerinde görmenize sebep olacak bir kibirden oluşmuş bir sis perdesi yaratır ve bu sis perdesinin arkasından, ne ilerleyen kişileri görebilirsiniz ne de ne kadar geride kaldığınızı.

 

Bu durumdan kurtulmak için gereken şey kendi eleştirmeniniz olabilmektir. Acımasız olmayan fakat dürüst olan bir eleştirmen haline gelmelisiniz.

İçinizde bulunduğunuz durumu kabul edin, yeteneklerinizi, eksikliklerinizi, yanlışlarınızı,  kapasitenizi kabul edin, tutarlı hedefleri bu temeller üzerine oturtun.

İçinizi kemiren o değersizlik hissine güvenin, gerçeklerden kaçmak için peşine düştüğünüz her aktivitede bilinçaltınızın “ne yapıyorsun sen?” sorusunu yanıtsız bırakmayın.

Çektiniz acıları görmezden gelmenizi sağlayan ağrı kesicilerden uzak durun; porno izlemeyin, size hiçbir şey katmayacak programları izlemeyin, rekabet isteği oluşturmayan kişilerle arkadaş olmayın…

Vücudumuz, bir dizin biyokimyasal reaksiyonun dışa yansımasıdır, mentalitemiz bedenimizden bağımsız olamaz, şekerin kölesi olmayın, spor yapın, aynada kendinize baktığınızda gördüğünüz kişiden tiksinmeyi bırakıp kabul edene kadar devam edin. Uykunuzu, beslenmenizi düzene sokun.

Bedeninizi, zihinsel gücünüzün bir tamamlayıcısı olarak görmeye başlayın.

Kendinizi kabul etmenin verdiği rahatsızlık hissinin, ilerlemenin verdiği tutkuya dönüşümünü yaşayabilmek için bunu yapın. Sonrasında, sakinlik ile ödüllendirileceksiniz.

Yüzleşmeden, çözümleyemezsiniz.

 

Author

Write A Comment